Asıl Destan, Çanakkale
Ah Çanakkale ah!Sen ki I.Dünya Savaşı’nın en kritik,en fonksiyonlu cephesiydin;milli direnişimizin alevlendiği,Kurtuluş Savaşı’mıza ilham veren bir destandın!
Şimdi şöyleydin böyleydin derken geçmiş zaman eklerini kullandığıma bakma sen.Sanki şu an o dönemdeki hassasiyetini koruyor değil misin?Bu nitelikli sorunun cevabı;benim gibi vatanseverlere göre “kesinlikle koruyorsun” olacaktır her daim.Hem senin önemini,toprakların üzerinde hiçbir çıkar gütmeden canla başla çarpışan atalarımızın önemini unutmak veyahut o önemin derecesini azaltmaya koyulmak hangi alçaklığa hangi ihanete sığar söyle bana Çanakkale’m!
Sen öyle bir destansın ki güçsüzün,fakirin,açın,yoksulun;güçlüye,zengine,doymuşa attığı Osmanlı tokadını bariz altın harflerle yazdırdın tarihimize,tarihlerine ve tarihe..
Ey Çanakkale’de vatanı için,namusu şerefi için,bağımsızlık için savaşan,dişini canına takıp kendini parçalayan Atam:
Sen öyle bir vasıftaydın ki kendini hiç düşünmeden,mevzu bahisin vatan olduğunu işitir gibi olunca kalkıp hemen adını “Gönüllü Askerler” listesine yazdırdın.Bu dünyayı,bu fani dünyayı ve karşındaki her maddi bakımdan tam,tek bakımdan eksik olan bu insan dışı yaratıkları hiçe sayarak.Onlara gününü göstermek amacını güderek senin de adın listedeydi nihayet.Belki ayağında çarığın,belki de kendini soğuktan veyahut engebeli toprak yapısından koruyacak bir gocuğun yoktu;ama senin öyle bir gücün ve sığınağın vardı ki seni ve milletini her ne şartta olursa olsun her daim müdafaa edebilirdi;işte o sınırsız hakimiyetin adı,”imandı,Allah’tı,Allah inancıydı,Peygamber sevgisiydi”.Ve düşmanında eksik olan tek şey buydu ki bu etmen her şeyin ötesindeydi,her şeyin sonucunu belirleyecek olan etmendi.
Aynı Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nda haykırdığı gibi:
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var…”
Sanırım az önce belirtmek istediklerimi İstiklal Marşı’mızın yukarıdaki 2 mısrasından daha iyi anlatabilecek bir şey yoktur.
Tabii iman en güçlü etmendi;ancak milletimizin birlik ve beraberlik anlayışı içinde kavrulması da bize yardım eden bir kuvvet oldu.Milletimiz adeta tek bir yumruk,tek bir ağız,tek bir vücut olmuştu.Topyekün vatanımızın bağımsızlığı için çalışılıyordu.Buna en destekli kanıt;Çanakkale Cephesi’nde Kürdü,Çerkezi,Alevisi,Lazı,Sünnisi,Türkü demeden Osmanlı halkının ve askerlerinin bir bütün olarak kenetlenmesidir hiç şüphesiz.
Çanakkale,adın üstünde sen bizim kalemizdin;hatta son direniş kalemizdin de denilebilir.Eğer seni kaybetseydik şu an elimizde bulundurduğumuz özgürlüklerimiz ve bağımsızlıklarımız başka milletlere,devletlere ait olacaktı;toprak bütünlüğü diye bir şey kalmayacaktı ortada ve bir devletin egemenliği altına girmiştik;ama ruhları şad olsun,ulu atalarımız ve özellikle Mustafa Kemal Atatürk seni Allah’ın izni ile bizlere bağışladı ki çok şükür daha yeni saydığım kabus dolusu bir yaşam hayat bulmadı topraklarımızda.
Çanakkale’de nasıl savaştı peki atalarımız?Atalarımız kimi zaman çarıksız kimi zaman mermisiz kimi zaman da tüfeksiz çarpıştı.Peki karşılarındaki düşman hangi niteliklerdeydi?Düşman Osmanlı askerlerinin tam aksine tam techizatlı,modern gemileriyle,korunaklı askerleri ile,sınırsız topu,mermisi ve tüfeği ile ve hatta tayyareleri ile karşımızda idi.Hıı,Osmanlı’nın tayyaresi yok muydu?Vardı;ancak sayısı bir iki tane ile sınırlı olmakla beraber tam donanımlı değillerdi.Hatta uçuş denemelerinde başarısızdı bu uçaklar.Ne de olsa insan gücü ile,el yordamı ile yapılmaya çalışılmıştı bunlar.Yani Avrupa’daki gibi sanayi gücü olanakları,hammadde yoktu ne yazık ki.Lakin bu gavurlar bilmiyorlardı ki Türklerin kanında bağımsızlık vardı,Türkler hiçbir milletin,devletin boyundurluğu altına giremezdi,ne yapar ne eder özgürlüğünü,bağımsızlığını elde ederdi ki bunun örnekleri tarihimizde çok belirgin bir yere sahiptir.
Düşman dedi,“Beş çayını İstanbul’da içeriz!!”;Atatürk de buna karşılık dedi ki, “Gelecekleri varsa görecekleri de var!!”.Zira ulu önderimizin dediği gerçekleşti ve küstahlara gününü gösterdi Atalarımız.
Çanakkale’de sadece erkekler mi çarpıştı sanıyorsunuz?Hayır,Çanakkale’de birçok nine de çarpıştı,askerlere mermi taşıdı kadınlar!!
Allah’a sonsuzlarca şükürler olsun ki Çanakkale,şu an tarihlere sığmayacak büyüklükteki o destanınla bizimlesin,senin destanını yazan atalarımızın ruhları şad olsun ki kafirlerin egemenliği altında değilsin;bizlesin,Türkiye Cumhuriyeti’nin özel bir şehrisin ve sana namus ve şerefim üzerine yemin ederim ki her daim böyle kalacaksın!
İşte Çanakkale Destanımız,seni gecenin saat 03:17 sularında bu nacizane ve kimi zaman da gayrimuntazam kelime ve cümlelerimle anlatmaya çalıştım.İnan ki yatağımdan kalkarken sadece aklıma gelen birkaç cümleyi not almayı hedeflemiştim;fakat kalemi elime alınca ve konu da Sen olunca durmak bilmedi kalemim,Sayfalar doldu,taştı.Seni anlatmaya çalışırken geçen bu uzun zamanı ne ben fark edebildim ne ruhum ne de saat 04:25’te alarmının ötmesi gereken saatim fark edebildi ki alarmı hiç ötmedi o gece.İnan ki seni anlatmayı bitiremezdim ve öyle de oldu,bu muhakkak.
Seni Dünya Devletleri susturamadı,kelimeler mi anlatmaya yetecek?
Faruk YALÇINER