Ömer Engin LÜTEM *
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazıda Güney Kafkaslarda en önemli anlaşmazlığı oluşturan Karabağ sorununun kısa tarihçesi, Azerbaycan’a ait bu bölgenin Ermeni güçleri tarafından işgal edilmesi, sorunun çözümü için uluslararası çabalar, bu konuda uluslararası kuruluşlarda alınmış başlıca kararlar ve sorunun çözümlenmesinin bu bölge ülkelerine sağlayacağı yararlar incelenmektedir.
Karabağ ve Dağlık Karabağ coğrafya bakımından iki ayrı terimi ifade etmektedir. Karabağ, Azerbaycan’ın Kür ve Aras ırmakları ile Ermenistan’ın Sevan Gölü (Çökçe Gölü) arasında bulunan, yaklaşık 18.000 km2 büyüklüğündeki bölgedir. Bu bölgenin dağlık olup, stratejik değeri de bulunan 4300 km2 büyüklüğündeki kısmına Ruslar, Dağlık Karabağ adını vermişlerdir. Günümüzde Ermenistan ile Azerbaycan arasında anlaşmazlık konusu olan bu bölgedir ve artık, kolaylık olmak üzere, sadece “Karabağ” olarak adlandırılmaktadır.
Karabağ sorunu yaklaşık iki asır kadar önce Rus İmparatorluğu tarafından jeostratejik nedenlerle yaratılmıştır. 19. yüz yıl başlarında günümüz Ermenistan’ı ve Karabağ bölgesine tekabül eden topraklarda başta Azeriler olmak üzere Türk unsurlar çoğunlukta, Ermeniler ise azınlıktaydı. Ermenilerin çoğu Osmanlı İmparatorluğu ve Iran topraklarında yaşamaktaydı. Karabağ ise çoğunluğunu Azerilerin oluşturduğu bir Hanlıktı.
Rus İmparatorluğu, Kafkasya’yı ele geçirdikten sonra bu bölgenin idaresini kolaylaştıracağı düşüncesiyle Ermeni nüfusunun arttırılması politikasını benimsemiştir [1].
Bu amaçla özellikle İran’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu bölgelerinde yaşayan Ermenilerin Kafkasya’ya yerleştirilmesine çalışılmıştır. Ermenilerin bölgeye yerleşmesine paralel olarak özellikle Karabağ’da Müslüman halkın bir kısmı Azerbaycan’ın diğer bölgelerine ve Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Böylelikle Rusya’nın Kafkaslara Ermeni iskânı siyaseti bölgede ve özellikle Karabağ’da etnik yapıyı değiştirmiştir. Ermenilerin Güney Kafkasya’ya iskânı XIX. asır boyunca devam etmiş olmakla beraber Ermeniler, bazı bölgeler hariç, çoğunluğa sahip olamamıştır. Ancak Balkan Savaşları’ndan sonra Doğu Anadolu’dan Kafkasya’ya yapılan Ermeni göçleri ve özellikle Birinci Dünya Savaşı içinde ve sonrasında Doğu Anadolu Ermenilerinden yaklaşık 420.000 kişinin [2] Kafkasya’ya gitmesi günümüz Ermenistan’ına tekabül eden bir bölgede Ermenilerin çoğunluğu oluşturmasına yol açmıştır.
Rusların Ermenileri Kafkasya’ya yerleştirmesi siyasetinin şu sonuçları verdiği görülmektedir: Kafkaslarda Ermenilerin sayısının artması bu bölgedeki Müslüman halklarının istilacı Rusya’ya karşı birleşmelerini ve bölgenin Müslüman güçleri olan Osmanlı İmparatorluğu ve İran ile de Rusya’ya karşı işbirliği yapmalarını önlemiştir. Rusya hakimiyetindeki Ermeniler Osmanlı Ermenilerinin devlete karşı isyan etmelerinde ve bağımsız Ermenistan fikrinin yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Osmanlı Ermenileri ise bu etkiler altında Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Orduları yanında yer almışlardır. Diğer yandan Karabağ’a Ermenilerin iskân edilmesi XX. yüzyılın başından günümüze kadar, Ermenistan ve Azerbaycan arasında zaman zaman silahlı çatışmaya kadar varan derin bir anlaşmazlık yaratmıştır.
Rus İmparatorluğunun yıkılması sonucunda 1918’de Kafkasya’da bir Ermeni devleti kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğunu tasfiye eden Sevr Antlaşması Doğu Anadolu’dan Ermenistan’a büyük topraklar vermiştir. Ermeniler bu toprakları ele geçirmek için başlattıkları savaşta Türk kuvvetlerine yenilmişler ve günümüz sınırlarını kabul etmişlerdir. Hemen sonra Ermenistan bağımsız bir devlet olmaktan çıkarak Sovyetler Birliği’ne katılmıştır.
Kafkasların tamamı Sovyet hakimiyetine geçtikten sonra Dağlık Karabağ Otonom Oblast’ı (özerk Bölgesi) kurulmuş ve Azerbaycan’a bağlanmıştır. Ermeni kaynaklarına göre [3] o sıralarda nüfusunun büyük çoğunluğu Ermeni olan Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlanmasının esas nedeninin Sovyetlerin “böl ve yönet” politikası olduğu görülmektedir. Gürcü kökenli olması nedeniyle Kafkaslardaki koşulları çok iyi bilen Stalin’in çizdiği harita şudur: Nahcivan, bir Ermeni koridoruyla Azerbaycan’dan ayrılmıştır. Böylelikle Azerbaycan’ın önemli bir eyaleti ile doğrudan bağlantısı kesilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin Azerbaycan’a komşu olması önlenmiştir. Karabağ, özerk de olsa, Azerbaycan’a bağlanmak suretiyle Azerbaycan ve Ermenistan arasında devamlı bir anlaşmazlık kaynağı yaratılmış ve Moskova’nın hakemliğine başvurmaları sağlanmıştır.
Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasına ilişkin olarak ortaya atılan talepler Stalin döneminde Moskova’nın şiddetli tepkisiyle karşılanmıştır. Örneğin Ermenistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Hancıyan’ın 1936 yılında öldürülmesi nedenlerinden birinin Karabağ sorunu olduğu iddia edilmiştir [4]. İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliği’nin Boğazların kontrolü yanında Türkiye’den Kars ve Ardahan illerini talep etmesi, diğer yandan diaspora Ermenileri’ni Ermenistan’a yerleşmeye çağırması Ermenistan’da esasen mevcut milliyetçiliğin daha da güçlenmesine neden olmuştur. Ancak Sovyetler bu milliyetçiliğin dışa dönük işlev yapmasına, diğer bir deyimle Türkiye’ye karşı olmasına buna mukabil Karabağ gibi ülke içi sorunları etkilememesine çalışmışlardır.
Karabağ sorunu ancak Stalin’in ölümünden sonra beliren göreceli özgürlük havası içinde yeniden ortaya atılabilmiştir. Karabağlılar bölgenin Azerbaycan’a bağlanması için birçok kez Moskova’ya başvurmuşlardır. 1968 yılında artık Stepanakert adını taşıyan bölgenin başkenti Hankenti’nde Azeriler ve Ermeniler arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu olaylar Karabağ’da Ermenistan’a bağlanmak için ciddi bir eğilim olduğunu göstermiştir. Bu eğilimin Ermenistan tarafından el altından desteklendiği de anlaşılmaktadır. Büyük Ermenistan hayalleri peşinde koşan Ermeni diasporası da daima Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istemiştir. Moskova ise mevcut düzeni bozan bu talepleri dikkate almamıştır. 1973 yılında Karabağ Komünist Partisi’nin başına getirilen Boris Kevorkov bu görevde 15 yıl kalarak Moskova’nın istediği gibi statükoyu korumuştur. Bu dönemde Ermenistan’a bağlanmak isteyenler Taşnak propagandası yapmakla suçlanmışlardır.
1985 yılı ayında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olan Mihail Gorbaçev, ülkenin o sırada çok ihtiyaç duyduğu ancak tutucu parti kadrolarının önlediği reformları gerçekleştirmeye çalışmıştır . Bu reformların Pereskroyka (yeniden yapılanma), Glasnost (açıklık saydamlık), Demokratizatsiia (demokratlaşma) ve Novoe Mysshlenia (yeni düşünce) gibi bazı temel ilkelere dayanmasını istemiştir. Böylelikle Sovyetler Birliği’nde göreceli bir liberalleşme başlamış, bu da o zamana kadar dile getirilemeyen talep ve şikayetlerin ortaya atılmasına neden olmuş ve bu arada ayrıca milliyetçilik akımlar da güçlenmiştir. Ermenistan ve Karabağ’da kısa zamanda milliyetçi akımlar ortaya çıkmış, Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bağlanması talepleri artmış ve sokak gösterileri yapılmıştır.
Ermenistan’ın Karabağlıların taleplerini desteklemesi Azerbaycan ve Ermenistan arasında ciddi bir bunalım başlatmıştır. Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdiğinden bu bunalımın aşılması için yeter derecede kararlı davranamamıştır. Bir süre sonra ise daha ziyade bölgede varlığını muhafaza etmek kaygısına düşmüş ve bu amaçla çok kere Ermenistan’ı bazen de Azerbaycan’ı destekleyen bir politika izlemiştir. ABD ve Avrupa’nın büyük ülkeleri o sırada bölgede kayda değer bir etkileri bulunmadığından, barış girişimlerini desteklemekle beraber, genelde karışmazlık siyasetini benimsemişlerdir. Devletlerin bu tutumu Ermenistan için gayet müsait bir konjonktür yaratmıştır.
1988 yılı Şubat ayında Karabağ’da ve özellikle Ermenistan’da gösterilerin sürdüğü bir sırada, 140 üyesinden 110’u Ermeni olan Karabağ Meclisi 18 Şubat 1988 tarihinde bölgenin Ermenistan’a bağlanması kararını almıştır. Ancak, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi, ülkedeki milletlerin birbirleriyle olan ilişkilere zarar verdiğini ve aşırı milliyetçilerin tahriki olduğunu belirterek kararı kabul etmemiştir. Bu arada gösteriler büyümüş ve 22 Şubatta Erivan’da 100.000 kişi Opera Meydanı’nda toplanmıştır. Gösteriler Gorbaçev’in 26 Şubat’ta yaptığı yatıştırıcı bir konuşma ve Erivan’da seçilen bir “Karabağ Komitesi” temsilcilerini kabul etmesi sonucunda durmuştur. Ne var ki Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların kendilerine yapılan saldırılar sonucunda kaçmaya başlaması Bakü’de ve Sumgayt’ta Ermeni ve Azeriler arasında çatışmalara neden olmuştur. Sumgayt’ta 28-29 Şubat’taki çatışmalarda altı Azeri, 26 Ermeni olmak üzere 32 kişi ölmüş ve 197 kişi yaralanmıştır [5].
Yasaklara rağmen gösteriler sürmüş ayrıca Karabağ Meclisi 12 Mart 1988 tarihinde Ermenistan’a bağlanma isteğini yenileyen bir karar daha almıştır. 21 Mayıs 1988’de Moskova Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Bagirov ile Ermenistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Demirciyan görevlerinden sağlık nedenleriyle almış, yerlerine Ermenistan’da Suren Harutunyan, Azerbaycan’da Abdülrahman Vezirov atanmıştır [6].
Ermenistan Meclisi 15 Haziran’da Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını Azerbaycan Meclisi’nden ve Sovyetler Birliği Yüksek Meclisi’nden istenmesine dair bir karar almıştır. Bu karar Sovyetler Birliği Anayasasının, Birliğin halkların kendi kaderlerini özgürce tayini ve aralarında eşit olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin gönüllü katılımıyla oluşmuş çok uluslu, federal bütün bir devlet olduğunu belirten 70. maddesine dayandırılmıştır. Azerbaycan Meclisi ise bu konuda 17 Haziran’da bir karar alarak, Sovyetler Birliği Anayasası’nın 78. maddesinin bir Birlik cumhuriyetinin toprağının kendi rızası olmadan değiştirilemeyeceğine dair hükmü gereğince Ermeni Meclisi kararının geçersiz olduğunu belirtmiştir. Konuya tamamen hukuki açıdan bakıldığında bir Sovyet Cumhuriyeti olmayan Karabağ bölgesinin Sovyet Anayasasının 70. maddesi hükmünden yararlanamayacağı görülmektedir.
Ermenistan Meclisi’nden sonra Karabağ Meclisi de, 12 Temmuz 1988 tarihinde, derhal Azerbaycan’dan ayrılarak Artsah adı altında Ermenistan’a bağlanmayı istemiştir [7]. Bu konu 18 Temmuz’da Sovyet Parlamentosu Yüksek Kurulunda görüşülerek Karabağ’ın talebi reddedilmiştir Bu karar Ermenistan ve Karabağ’da büyük gösteriler ve grevler yapılmasına neden olmuştur.
Moskova, Ermenistan ve Azerbaycan yerel idarecilerinin Karabağ konusunu çözümlemekteki yetersizliklerini veya isteksizliklerini dikkate alarak Temmuz ayı sonlarında , “Karabağ’ın idaresi için Özel Komite” kurmuş ve başına Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesinden Arkady Volsky’i getirmiştir.
Azerbaycan’ın o dönemde adı Kirovabad olan Gence şehrinde ve Nahcivan’da 24 Kasım 1988’de örfi idare ilân edilmiş ve üç gün sonra bu şehir ve bölgenin parti başkanları görevden alınmıştır. Askeri birlikler Ermenileri bu bölgelerden tahliye etmeye başlamışlardır. Bu olayı izleyen haftalarda on binlerce Azeri ve Ermeni Azerbaycan’dan ve Ermenistan’dan kaçmıştır. Moskova’da yapılan açıklamada olaylarda 87 kişinin öldüğü 1500 kişinin de yaralandığı, 158.000 Ermeni’nin Azerbaycan’dan ve 141.000 Azeri’nin de Ermenistan’dan ayrıldığı bildirilmiş ayrıca 15.855 silah yakalanmış olduğu açıklanmıştır[8].
7 Aralık 1988 tarihinde Ermenistan’da yaklaşık 25.000 kişinin öldüğü bir deprem olmuştur. Bu trajik olay dahi Ermenistan’da gösterileri azaltmamıştır. Gorbaçev 11 Aralıkta televizyonda yaptığı bir konuşmada depremden siyasi amaçlar için yararlanmak isteyenleri kınamıştır. O sıralarda kişilerin deprem bölgesinden çıkarılmasının aslında Ermenileri dağıtmak amacıyla yapıldığına dair söylentiler yayılmıştır.
Moskova durmak bilmeyen karışıklıklar karşısında 1989 yılı başında tutumunu sertleştirmiştir. Ermenistan’da gösterileri düzenleyen Karabağ Komitesi mensupları tevkif edilmiş ve gece sokağa çıkma yasağı konmuştur. Ayrıca Ermenistan ve Azerbaycan komünist partilerinde ve yerel hükümetlerde bir çok değişiklik yapılmıştır. 28 Ocak 1989 tarihinde Azerbaycan Başbakanı Hasan Seyitov “sağlık nedeniyle” görevinden alınmış yerine Ayaz Mutalibov atanmıştır. Karabağ’da ise Komünist Partisi Birinci Sekreteri Genrik Pogosyan da “sağlık nedeniyle” görevinden çekilmiştir. Ayrıca Karabağ, 12 Ocak 1989 tarihinde, doğrudan Moskova’nın idaresine alınmıştır [9]. Ancak Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
Moskova’nın aldığı bu sert önlemler bir süre için göreceli bir sükunet sağlamıştır. Ancak birkaç ay sonra, tevkif edilmiş bulunan üyelerinin serbest bırakılması için, Ermenistan’da gösteriler başlamıştır. Artık doğrudan Moskova tarafından idare edilen Karabağ’da ise Mayıs ayında Ermeniler ve Azeriler arasında çıkan çatışmalar Sovyet birliklerince önlenmiştir. Bu arada, 16 Ağustos 1989 tarihinde Karabağ’da sadece Ermenilerin katıldığı bir Milli Konsey kurulmuştur.
Sovyet Parlamentosu Yüksek Kurulu 28 Kasım 1989 tarihinde Karabağ’ın doğrudan Moskova tarafından yönetilmesi sistemine son vermiştir. Karabağ’ın idaresi için Özel Komite de lağvedilmiştir. Ancak Sovyet askerleri Karabağ’da kalmaya devam etmişlerdir. Böylece Karabağ, kuramsal olarak Azerbaycan idaresine geri dönmüştür. Ancak Sovyet Yüksek Meclisi Azerbaycan’dan iki ay içinde Karabağ’a tam ve gerçek özerklik veren kanunları çıkarmasını istemiştir. Karabağ’ın Azerbaycan idaresine geri dönmesine tepki olarak Ermenistan Meclisi, yukarıda değindiğimiz Karabağ Milli Konseyi ile birlikte, Karabağ’ın Birleşmiş Ermenistan Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğunu belirten bir bildirgeyi 1 Aralık 1989 tarihinde kabul etmiştir. Buna göre Ermenistan kanunları Karabağ’da da geçerli olacaktı. Ayrıca Karabağ Milli Konseyi Karabağ’ın meşru hükümeti olarak kabul ediliyordu. Bu karar Baku’de gitgide güçlenen Halk Cephesinin düzenlediği ve yaklaşık 500.000 kişinin katıldığı bir gösteride protesto edilmiş ve Ermenistan’a giden demiryolu bir hafta süreyle kapatılmıştır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazıda Güney Kafkaslarda en önemli anlaşmazlığı oluşturan Karabağ sorununun kısa tarihçesi, Azerbaycan’a ait bu bölgenin Ermeni güçleri tarafından işgal edilmesi, sorunun çözümü için uluslararası çabalar, bu konuda uluslararası kuruluşlarda alınmış başlıca kararlar ve sorunun çözümlenmesinin bu bölge ülkelerine sağlayacağı yararlar incelenmektedir.
Karabağ ve Dağlık Karabağ coğrafya bakımından iki ayrı terimi ifade etmektedir. Karabağ, Azerbaycan’ın Kür ve Aras ırmakları ile Ermenistan’ın Sevan Gölü (Çökçe Gölü) arasında bulunan, yaklaşık 18.000 km2 büyüklüğündeki bölgedir. Bu bölgenin dağlık olup, stratejik değeri de bulunan 4300 km2 büyüklüğündeki kısmına Ruslar, Dağlık Karabağ adını vermişlerdir. Günümüzde Ermenistan ile Azerbaycan arasında anlaşmazlık konusu olan bu bölgedir ve artık, kolaylık olmak üzere, sadece “Karabağ” olarak adlandırılmaktadır.
Karabağ sorunu yaklaşık iki asır kadar önce Rus İmparatorluğu tarafından jeostratejik nedenlerle yaratılmıştır. 19. yüz yıl başlarında günümüz Ermenistan’ı ve Karabağ bölgesine tekabül eden topraklarda başta Azeriler olmak üzere Türk unsurlar çoğunlukta, Ermeniler ise azınlıktaydı. Ermenilerin çoğu Osmanlı İmparatorluğu ve Iran topraklarında yaşamaktaydı. Karabağ ise çoğunluğunu Azerilerin oluşturduğu bir Hanlıktı.
Rus İmparatorluğu, Kafkasya’yı ele geçirdikten sonra bu bölgenin idaresini kolaylaştıracağı düşüncesiyle Ermeni nüfusunun arttırılması politikasını benimsemiştir [1].
Bu amaçla özellikle İran’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu bölgelerinde yaşayan Ermenilerin Kafkasya’ya yerleştirilmesine çalışılmıştır. Ermenilerin bölgeye yerleşmesine paralel olarak özellikle Karabağ’da Müslüman halkın bir kısmı Azerbaycan’ın diğer bölgelerine ve Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Böylelikle Rusya’nın Kafkaslara Ermeni iskânı siyaseti bölgede ve özellikle Karabağ’da etnik yapıyı değiştirmiştir. Ermenilerin Güney Kafkasya’ya iskânı XIX. asır boyunca devam etmiş olmakla beraber Ermeniler, bazı bölgeler hariç, çoğunluğa sahip olamamıştır. Ancak Balkan Savaşları’ndan sonra Doğu Anadolu’dan Kafkasya’ya yapılan Ermeni göçleri ve özellikle Birinci Dünya Savaşı içinde ve sonrasında Doğu Anadolu Ermenilerinden yaklaşık 420.000 kişinin [2] Kafkasya’ya gitmesi günümüz Ermenistan’ına tekabül eden bir bölgede Ermenilerin çoğunluğu oluşturmasına yol açmıştır.
Rusların Ermenileri Kafkasya’ya yerleştirmesi siyasetinin şu sonuçları verdiği görülmektedir: Kafkaslarda Ermenilerin sayısının artması bu bölgedeki Müslüman halklarının istilacı Rusya’ya karşı birleşmelerini ve bölgenin Müslüman güçleri olan Osmanlı İmparatorluğu ve İran ile de Rusya’ya karşı işbirliği yapmalarını önlemiştir. Rusya hakimiyetindeki Ermeniler Osmanlı Ermenilerinin devlete karşı isyan etmelerinde ve bağımsız Ermenistan fikrinin yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Osmanlı Ermenileri ise bu etkiler altında Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Orduları yanında yer almışlardır. Diğer yandan Karabağ’a Ermenilerin iskân edilmesi XX. yüzyılın başından günümüze kadar, Ermenistan ve Azerbaycan arasında zaman zaman silahlı çatışmaya kadar varan derin bir anlaşmazlık yaratmıştır.
Rus İmparatorluğunun yıkılması sonucunda 1918’de Kafkasya’da bir Ermeni devleti kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğunu tasfiye eden Sevr Antlaşması Doğu Anadolu’dan Ermenistan’a büyük topraklar vermiştir. Ermeniler bu toprakları ele geçirmek için başlattıkları savaşta Türk kuvvetlerine yenilmişler ve günümüz sınırlarını kabul etmişlerdir. Hemen sonra Ermenistan bağımsız bir devlet olmaktan çıkarak Sovyetler Birliği’ne katılmıştır.
Kafkasların tamamı Sovyet hakimiyetine geçtikten sonra Dağlık Karabağ Otonom Oblast’ı (özerk Bölgesi) kurulmuş ve Azerbaycan’a bağlanmıştır. Ermeni kaynaklarına göre [3] o sıralarda nüfusunun büyük çoğunluğu Ermeni olan Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlanmasının esas nedeninin Sovyetlerin “böl ve yönet” politikası olduğu görülmektedir. Gürcü kökenli olması nedeniyle Kafkaslardaki koşulları çok iyi bilen Stalin’in çizdiği harita şudur: Nahcivan, bir Ermeni koridoruyla Azerbaycan’dan ayrılmıştır. Böylelikle Azerbaycan’ın önemli bir eyaleti ile doğrudan bağlantısı kesilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin Azerbaycan’a komşu olması önlenmiştir. Karabağ, özerk de olsa, Azerbaycan’a bağlanmak suretiyle Azerbaycan ve Ermenistan arasında devamlı bir anlaşmazlık kaynağı yaratılmış ve Moskova’nın hakemliğine başvurmaları sağlanmıştır.
Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasına ilişkin olarak ortaya atılan talepler Stalin döneminde Moskova’nın şiddetli tepkisiyle karşılanmıştır. Örneğin Ermenistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Hancıyan’ın 1936 yılında öldürülmesi nedenlerinden birinin Karabağ sorunu olduğu iddia edilmiştir [4]. İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliği’nin Boğazların kontrolü yanında Türkiye’den Kars ve Ardahan illerini talep etmesi, diğer yandan diaspora Ermenileri’ni Ermenistan’a yerleşmeye çağırması Ermenistan’da esasen mevcut milliyetçiliğin daha da güçlenmesine neden olmuştur. Ancak Sovyetler bu milliyetçiliğin dışa dönük işlev yapmasına, diğer bir deyimle Türkiye’ye karşı olmasına buna mukabil Karabağ gibi ülke içi sorunları etkilememesine çalışmışlardır.
Karabağ sorunu ancak Stalin’in ölümünden sonra beliren göreceli özgürlük havası içinde yeniden ortaya atılabilmiştir. Karabağlılar bölgenin Azerbaycan’a bağlanması için birçok kez Moskova’ya başvurmuşlardır. 1968 yılında artık Stepanakert adını taşıyan bölgenin başkenti Hankenti’nde Azeriler ve Ermeniler arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu olaylar Karabağ’da Ermenistan’a bağlanmak için ciddi bir eğilim olduğunu göstermiştir. Bu eğilimin Ermenistan tarafından el altından desteklendiği de anlaşılmaktadır. Büyük Ermenistan hayalleri peşinde koşan Ermeni diasporası da daima Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istemiştir. Moskova ise mevcut düzeni bozan bu talepleri dikkate almamıştır. 1973 yılında Karabağ Komünist Partisi’nin başına getirilen Boris Kevorkov bu görevde 15 yıl kalarak Moskova’nın istediği gibi statükoyu korumuştur. Bu dönemde Ermenistan’a bağlanmak isteyenler Taşnak propagandası yapmakla suçlanmışlardır.
1985 yılı ayında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olan Mihail Gorbaçev, ülkenin o sırada çok ihtiyaç duyduğu ancak tutucu parti kadrolarının önlediği reformları gerçekleştirmeye çalışmıştır . Bu reformların Pereskroyka (yeniden yapılanma), Glasnost (açıklık saydamlık), Demokratizatsiia (demokratlaşma) ve Novoe Mysshlenia (yeni düşünce) gibi bazı temel ilkelere dayanmasını istemiştir. Böylelikle Sovyetler Birliği’nde göreceli bir liberalleşme başlamış, bu da o zamana kadar dile getirilemeyen talep ve şikayetlerin ortaya atılmasına neden olmuş ve bu arada ayrıca milliyetçilik akımlar da güçlenmiştir. Ermenistan ve Karabağ’da kısa zamanda milliyetçi akımlar ortaya çıkmış, Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bağlanması talepleri artmış ve sokak gösterileri yapılmıştır.
Ermenistan’ın Karabağlıların taleplerini desteklemesi Azerbaycan ve Ermenistan arasında ciddi bir bunalım başlatmıştır. Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdiğinden bu bunalımın aşılması için yeter derecede kararlı davranamamıştır. Bir süre sonra ise daha ziyade bölgede varlığını muhafaza etmek kaygısına düşmüş ve bu amaçla çok kere Ermenistan’ı bazen de Azerbaycan’ı destekleyen bir politika izlemiştir. ABD ve Avrupa’nın büyük ülkeleri o sırada bölgede kayda değer bir etkileri bulunmadığından, barış girişimlerini desteklemekle beraber, genelde karışmazlık siyasetini benimsemişlerdir. Devletlerin bu tutumu Ermenistan için gayet müsait bir konjonktür yaratmıştır.
1988 yılı Şubat ayında Karabağ’da ve özellikle Ermenistan’da gösterilerin sürdüğü bir sırada, 140 üyesinden 110’u Ermeni olan Karabağ Meclisi 18 Şubat 1988 tarihinde bölgenin Ermenistan’a bağlanması kararını almıştır. Ancak, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi, ülkedeki milletlerin birbirleriyle olan ilişkilere zarar verdiğini ve aşırı milliyetçilerin tahriki olduğunu belirterek kararı kabul etmemiştir. Bu arada gösteriler büyümüş ve 22 Şubatta Erivan’da 100.000 kişi Opera Meydanı’nda toplanmıştır. Gösteriler Gorbaçev’in 26 Şubat’ta yaptığı yatıştırıcı bir konuşma ve Erivan’da seçilen bir “Karabağ Komitesi” temsilcilerini kabul etmesi sonucunda durmuştur. Ne var ki Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların kendilerine yapılan saldırılar sonucunda kaçmaya başlaması Bakü’de ve Sumgayt’ta Ermeni ve Azeriler arasında çatışmalara neden olmuştur. Sumgayt’ta 28-29 Şubat’taki çatışmalarda altı Azeri, 26 Ermeni olmak üzere 32 kişi ölmüş ve 197 kişi yaralanmıştır [5].
Yasaklara rağmen gösteriler sürmüş ayrıca Karabağ Meclisi 12 Mart 1988 tarihinde Ermenistan’a bağlanma isteğini yenileyen bir karar daha almıştır. 21 Mayıs 1988’de Moskova Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Bagirov ile Ermenistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Demirciyan görevlerinden sağlık nedenleriyle almış, yerlerine Ermenistan’da Suren Harutunyan, Azerbaycan’da Abdülrahman Vezirov atanmıştır [6].
Ermenistan Meclisi 15 Haziran’da Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını Azerbaycan Meclisi’nden ve Sovyetler Birliği Yüksek Meclisi’nden istenmesine dair bir karar almıştır. Bu karar Sovyetler Birliği Anayasasının, Birliğin halkların kendi kaderlerini özgürce tayini ve aralarında eşit olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin gönüllü katılımıyla oluşmuş çok uluslu, federal bütün bir devlet olduğunu belirten 70. maddesine dayandırılmıştır. Azerbaycan Meclisi ise bu konuda 17 Haziran’da bir karar alarak, Sovyetler Birliği Anayasası’nın 78. maddesinin bir Birlik cumhuriyetinin toprağının kendi rızası olmadan değiştirilemeyeceğine dair hükmü gereğince Ermeni Meclisi kararının geçersiz olduğunu belirtmiştir. Konuya tamamen hukuki açıdan bakıldığında bir Sovyet Cumhuriyeti olmayan Karabağ bölgesinin Sovyet Anayasasının 70. maddesi hükmünden yararlanamayacağı görülmektedir.
Ermenistan Meclisi’nden sonra Karabağ Meclisi de, 12 Temmuz 1988 tarihinde, derhal Azerbaycan’dan ayrılarak Artsah adı altında Ermenistan’a bağlanmayı istemiştir [7]. Bu konu 18 Temmuz’da Sovyet Parlamentosu Yüksek Kurulunda görüşülerek Karabağ’ın talebi reddedilmiştir Bu karar Ermenistan ve Karabağ’da büyük gösteriler ve grevler yapılmasına neden olmuştur.
Moskova, Ermenistan ve Azerbaycan yerel idarecilerinin Karabağ konusunu çözümlemekteki yetersizliklerini veya isteksizliklerini dikkate alarak Temmuz ayı sonlarında , “Karabağ’ın idaresi için Özel Komite” kurmuş ve başına Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesinden Arkady Volsky’i getirmiştir.
Azerbaycan’ın o dönemde adı Kirovabad olan Gence şehrinde ve Nahcivan’da 24 Kasım 1988’de örfi idare ilân edilmiş ve üç gün sonra bu şehir ve bölgenin parti başkanları görevden alınmıştır. Askeri birlikler Ermenileri bu bölgelerden tahliye etmeye başlamışlardır. Bu olayı izleyen haftalarda on binlerce Azeri ve Ermeni Azerbaycan’dan ve Ermenistan’dan kaçmıştır. Moskova’da yapılan açıklamada olaylarda 87 kişinin öldüğü 1500 kişinin de yaralandığı, 158.000 Ermeni’nin Azerbaycan’dan ve 141.000 Azeri’nin de Ermenistan’dan ayrıldığı bildirilmiş ayrıca 15.855 silah yakalanmış olduğu açıklanmıştır[8].
7 Aralık 1988 tarihinde Ermenistan’da yaklaşık 25.000 kişinin öldüğü bir deprem olmuştur. Bu trajik olay dahi Ermenistan’da gösterileri azaltmamıştır. Gorbaçev 11 Aralıkta televizyonda yaptığı bir konuşmada depremden siyasi amaçlar için yararlanmak isteyenleri kınamıştır. O sıralarda kişilerin deprem bölgesinden çıkarılmasının aslında Ermenileri dağıtmak amacıyla yapıldığına dair söylentiler yayılmıştır.
Moskova durmak bilmeyen karışıklıklar karşısında 1989 yılı başında tutumunu sertleştirmiştir. Ermenistan’da gösterileri düzenleyen Karabağ Komitesi mensupları tevkif edilmiş ve gece sokağa çıkma yasağı konmuştur. Ayrıca Ermenistan ve Azerbaycan komünist partilerinde ve yerel hükümetlerde bir çok değişiklik yapılmıştır. 28 Ocak 1989 tarihinde Azerbaycan Başbakanı Hasan Seyitov “sağlık nedeniyle” görevinden alınmış yerine Ayaz Mutalibov atanmıştır. Karabağ’da ise Komünist Partisi Birinci Sekreteri Genrik Pogosyan da “sağlık nedeniyle” görevinden çekilmiştir. Ayrıca Karabağ, 12 Ocak 1989 tarihinde, doğrudan Moskova’nın idaresine alınmıştır [9]. Ancak Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
Moskova’nın aldığı bu sert önlemler bir süre için göreceli bir sükunet sağlamıştır. Ancak birkaç ay sonra, tevkif edilmiş bulunan üyelerinin serbest bırakılması için, Ermenistan’da gösteriler başlamıştır. Artık doğrudan Moskova tarafından idare edilen Karabağ’da ise Mayıs ayında Ermeniler ve Azeriler arasında çıkan çatışmalar Sovyet birliklerince önlenmiştir. Bu arada, 16 Ağustos 1989 tarihinde Karabağ’da sadece Ermenilerin katıldığı bir Milli Konsey kurulmuştur.
Sovyet Parlamentosu Yüksek Kurulu 28 Kasım 1989 tarihinde Karabağ’ın doğrudan Moskova tarafından yönetilmesi sistemine son vermiştir. Karabağ’ın idaresi için Özel Komite de lağvedilmiştir. Ancak Sovyet askerleri Karabağ’da kalmaya devam etmişlerdir. Böylece Karabağ, kuramsal olarak Azerbaycan idaresine geri dönmüştür. Ancak Sovyet Yüksek Meclisi Azerbaycan’dan iki ay içinde Karabağ’a tam ve gerçek özerklik veren kanunları çıkarmasını istemiştir. Karabağ’ın Azerbaycan idaresine geri dönmesine tepki olarak Ermenistan Meclisi, yukarıda değindiğimiz Karabağ Milli Konseyi ile birlikte, Karabağ’ın Birleşmiş Ermenistan Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğunu belirten bir bildirgeyi 1 Aralık 1989 tarihinde kabul etmiştir. Buna göre Ermenistan kanunları Karabağ’da da geçerli olacaktı. Ayrıca Karabağ Milli Konseyi Karabağ’ın meşru hükümeti olarak kabul ediliyordu. Bu karar Baku’de gitgide güçlenen Halk Cephesinin düzenlediği ve yaklaşık 500.000 kişinin katıldığı bir gösteride protesto edilmiş ve Ermenistan’a giden demiryolu bir hafta süreyle kapatılmıştır.