Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınlar

raltar Çevrimdışı

raltar

Super Moderator
Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınlar

Hıristiyan Dünyası'nı terk etmek zorunda kalan İspanya Yahudileri, 1492 yılında Türk topraklarına göçmüşlerdir. Bu göçmenler, dönemin gözde mesleklerini yeni vatanlarında da sürdürmüşler ve önemli bir ekonomik düzeye ulaşmışlardır. Türklerin ilgisizliği nedeniyle ekonomik konularda uzmanlaşmışlardır. Öyle ki, İstanbul, Edine, Gelibolu gibi büyük darphanelerin yönetimini eline geçiren Yahudiler, XVI. yüzyılın en büyük imparatorluğunda, bir Altın Çağ" yaşamışlardır.
Yahudi kadınları da, Saray'ın harem dairesi ile yakın bir diyalog içerisine girmişler ve önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu kadınlara, "ekonomik danışman'' anlamına gelen "Kira Kadın'' denilmektedir. Bu kadınlar,dış dünya ile ilişkileri bulunmayan Saray Haremi’ne, arka merdivenlerden girmeyi başarmışlar ve Saray'dan bir beklentisi olan herkes, onların aracılığını istemiştir.
Kira Kadınlara, Klasik Dönemde rastlıyoruz. Adları ise, daha sonraki Müslüman adıyla bildiğimiz Fatma Hatun (ö.1548), Ester Handali (ö. 1590) ve Esparanzo Malchi (ö. 1600)’dir.
Bu konuda bazı sonuçlar çıkarmak gerekirse; Osmanlı Devleti’nin Klasik Dönemi’nde Yahudiler, ekonominin önemli aktörleri olmuşlar ve bu durum, onlara duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmıştır.
Onlar; Harem’in sıkıcı atmosferinden Batı Dünyası’na açılan bir pencere olmuşlardır. Ama, rüşvet ve adam kayırma gibi çirkin konularda da kullanılmışlardır. Bu da, Yükseliş Dönemi’ni tamamlayan Osmanlı Devleti’nde, tehlike çanlarının çaldığını ve Duraklama Dönemi’nin başladığının bir göstergesidir.

Mahir AYDIN - BELLETEN Dergisi, 243, Cilt: LXV - Sayı: 243 - Yıl: 2001 Ağustos
 
M Çevrimdışı

medetres

New member
Ynt: Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınlar

Birkaç gündür, aklıma her nedense bundan 400 küsur sene önce yaşamış Ester Kira adındaki Yahudi kadın takıldı: Ester saraya sızıp iktidara ortak olmuş ve devlet rüşvetle onun sayesinde tanışmıştı. Günün birinde canına tak diyen askerler kadını işkenceye alıp servetinin kaynağını ve yerini sordular. Ester önce ‘‘Anamdan, babamdan kaldı’’ dediyse de sonunda milyonlarca altını olduğunu itiraf etti. Kadını hançerleyip delik deşik ettiler, cesedi köpeklere yedirildi, kalan parçaları da ateşe atıldı...



Bazen durup dururken hatırıma günlük hayatla hiç alâkası olmayan konular, isimler ve olaylar takılır ve beni günlerce meşgul ederler. Düşünür, taşınır ama ne münasebetle aklıma geldiklerini bir türlü çıkartamam...


Aynı garipliği bugünlerde de yaşadım: Bundan dört asır öncesinin bir ismi, Ester Kira adındaki Yahudi bir kadın kafama musallat oluverdi. Unutmaya çalıştım ama bir türlü beceremedim, beceremeyince ‘‘İyisi mi, ondan bahseden kitapları yeniden bir elden geçireyim’’ diye düşündüm ve Selânik; Tarihi'nin Kira'yı anlatan faslını tekrardan okudum. Sonra, öteki eserlerdeki Kira bahislerini devrettim ve sizlere bu hafta Kira'yı yazayım dedim...


Osmanlı tarihlerinin hakkında çok şeyler anlattığı Ester Kira, 16. asır İstanbul'unda yaşadı. Kanuni Süleyman zamanında saraya kapılandı ve zamanla imparatorluğun en güçlü ismi haline geldi. Gücünün zirvesine çıktığı devir Üçüncü Mehmed'in iktidar seneleriydi. Hükümdarın annesi Safiye Sultan'ı elde etmiş, önce İstanbul gümrüklerini kendisine bağlatmış, zamanla bütün tayinlerde sadece onun sözü geçer olmuştu. Rüşveti devletin bütün müesseselerine o sokmuştu ve artık hiçbir iş Ester Kira'yla iki oğluna rüşvet vermeden yapılamıyordu. Gümrüklerden ve rüşvetten kazandığı parayla sarayı da, askerleri de, iktidarı da besliyordu ve seneler böyle geçti.


Sadece tayinleri değil, aylıkların miktarını ve hesabını da yapıyordu Kira... Garip bir de âdeti vardı: Altın paraların âyarı tam olanlarını kendisine saklayıp maaş ödemelerini düşük âyarlı parayla ödemeye meraklıydı. Ama günün birinde askerlerin aylıklarını da âyarı düşük paralarla vermeye kalkışınca talihi tersine döndü. Sipahiler ayaklandılar, padişahı ve sarayı tehdit ettiler, Üçüncü Mehmed de artık yetmişine merdiven dayamış olan Ester'i gözden çıkarıp isyancılara teslim etti.


Hemen ayaküstü de olsa resmen hesap sorma faslı başladı. O zamanlar CMUK falan yoktu, kanun zanlıların işkenceye konulmasını emrederdi. Emre uyuldu, Ester'e ve oğullarına işkencenin bin türlüsü yapıldı, altınları nereye sakladıklarını söylemeler.i istendi. Çocuklar ‘‘Servet bize değil, anamıza aittir. Ona sorun!’’ dediler. Kira ise ‘‘Devletin tek kuruşunu bile yemediğini’’ söyledi, ‘‘Ben aileden zenginim. Birkaç altınım varsa annemden, babamdan kalmıştır’’ diye dil döktü ama canı biraz fazla yanınca dili çözüldü. Bulunan iki milyon altına devlet el koydu.


Sipahiler, 1600 senesinin 1 Nisan'ında Ester Kira'yla büyük oğlu İlya'yı parça parça ettiler. Yaşlı kadının cesedi küçük parçalara ayrıldı, bazı organları Kira'ya verdikleri rüşvetler sayesinde makam sahibi olanların kapılarına çivilendi, etleri köpeklere yedirildi. Neticede devlet Kira'dan kurtulmuş ama imparatorluğa Kira sayesinde musallat olan rüşvet, çok güçlü bir kurum halini almıştı.


Ester Kira'nın hikâyesi, işte böyle... Rüşvet ve yolsuzluklar kraliçesinin öyküsünün tamamını merak edenler, Prof. İpşirli’nin yayınladığı Selânikî Tarihi’nin 856. sayfasını okuyacak olurlarsa, hadiseyi ayrıntılarıyla öğreniler. Merak Ama 400 küsur sene önce saraya musallat olup devleti ve ekonomiyi böylesine berbad eden bu yaşlı kadının isminin durup dururken aklıma takılmasının sebebini bir türlü bulamıyorum.



murat bardakçı
18 ekim 1998
 
Geri
Üst