raltar
Super Moderator
OSMANLı DEVLETİ'NİN KURULUŞ SORUNU
Çeviren: Tahir SÜNBÜL
Modern Osmanlı tarih yazıcılığında "Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu" konusu, ana sorulardan biri olmuştur. Selçuklu-Bizans sınırındaki küçük bir sınır bölgesinin, modern çağların büyük imparatorluklarından,biri haline nasıl dönüştüğü, tarihçileri hala şaşırtmaktadır. İslamiyet ve Bizans kültür mirasının varisi olan bu devlet, nasıl Orta Asya ve Balkanların uzun süreli bir imparatorluğu oldu? Herbert Adam GIBBONS, Osmanlı Devletinin demografik,kültürel ve kurumsal orijini hakkındaki ana sorulara cevap olarak,"dini dönüşüm" teorisini ileri sürmektedir.Genel tarihte oldukça popüler olmasına rağmen bu teori, filoloji tabanlı ve bu konuda otorite olan (M.Fuat KOPRULU, Paul WITTEK ve Friedrich GIESE gibi) bazı tarihçilerin eleştirilerine maruz kalmaktadır.
Osmanlıların orijinine ait ilk kaynakları dikkatli bir analiz ile orta koyan bu bilim adamları, Osmanlıların nüfus, kültür ve devlet gelenekleri konusunda "Osmanlı-Selçuklu Ilişkisi" teorisini ileri sürmektedirler. Ancak, bu bilim adamları arasında da Osmanlı Dev leti'nin ilk dönem toplumsal yapısı üzerinde bazı tartışmalar mevcuttur.KÖPRÜLÜ, bu konuda, aşiretsel karakterin daha etkili olduğunu iddia ederken; WİTTEK ise toplum yapısında özel bir sınır kültürü ile beraber, uç toplumu olmanın etkili olduğuna inanmaktadır.WlTTEK, gerçekte, Osmanlı Devleti'nin sosyo-politik yapısını -temel olarak- İslami sınır organizasyonu geleneğinin belirlediğini ve fetihlerle yeniliklerin dinamizmini de, yine Islami bir gelenek olan "gaza" anlayışının kazandırdığını düşünmekteydi.Her iki bilim adamı da, Türkmenlerin bu sosyo-politik yapıdaki merkezi rolü üzerinde ve kırsal göçebelik üzerinde durmuş, fakat kuruluş dönemlerinde bu toplmun yapsını ve içsel değişimlerini incelemeğe yanaşmamışlardır. KÖPRÜLÜ'nün temel çalışması, 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu'daki sosyo-dini yaşamı anlatır. Bir çok çarpıcı konuyu açıklıyorsa da, bu eser, toplumun nasıl olup da bir devlet haline dönüştüğünü veya Osman Gazi'nin nasıl askeri politik bir lider olabildiğini cevaplamamaktadır.
İlk dönem Osmanlı gelenekleri-bu açıdan-detaylı ve çözümsel olarak incelenmemiştir. Bu çalışmada ilk olarak, göç ve nüfus baskısının bir neticesi olan sınırdaki değişimleri; ikinci olarak da, 13.yüzyılın sonlarında bu beyliğin bir devlet haline dönüşmesindeki temel faktörleri inceleyeceğim.
MOGOL İSTİLASI NETİCESİNDE BATIYA TÜRK GÖÇÜ(1221-1300) VE OSMAN GAZİ'NİN ORTAYA ÇIKIŞI
Türklerin, Batı Anadolu'ya düzenli olarak yerleşmeleri, Moğol istilasının son dönemlerinin incelenmesiyle açıklanabilir. Bu görüşün doğruluğunu kanıtlayacak yeterli tarihsel belge vardır. Zira bu istila, hem göçebe hem de Maveraünnehir (Semerkand), Iran ve Azerbeycan'daki yerleşik Türkmen nüfusunun Anadolu'ya göç etmelerine neden olmuştur. 1235'de Moğol tabiyetini tanıyan,1243'de Baycu idaresindeki Moğol kuvvetlerince Orta Anadolu bölgesi istila edilen ve 1277'den sonra da doğrudan Moğol hakimiyetine bağlanan Anadolu'da, Moğol idaresinin yaygın olarak nüfuz kazanmasıyla başlayan ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin batı sınırları yönündeki büyük nüfus hareketleri, 13. yüzyıl boyunca devam etmiştir.
Çeviren: Tahir SÜNBÜL
Modern Osmanlı tarih yazıcılığında "Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu" konusu, ana sorulardan biri olmuştur. Selçuklu-Bizans sınırındaki küçük bir sınır bölgesinin, modern çağların büyük imparatorluklarından,biri haline nasıl dönüştüğü, tarihçileri hala şaşırtmaktadır. İslamiyet ve Bizans kültür mirasının varisi olan bu devlet, nasıl Orta Asya ve Balkanların uzun süreli bir imparatorluğu oldu? Herbert Adam GIBBONS, Osmanlı Devletinin demografik,kültürel ve kurumsal orijini hakkındaki ana sorulara cevap olarak,"dini dönüşüm" teorisini ileri sürmektedir.Genel tarihte oldukça popüler olmasına rağmen bu teori, filoloji tabanlı ve bu konuda otorite olan (M.Fuat KOPRULU, Paul WITTEK ve Friedrich GIESE gibi) bazı tarihçilerin eleştirilerine maruz kalmaktadır.
Osmanlıların orijinine ait ilk kaynakları dikkatli bir analiz ile orta koyan bu bilim adamları, Osmanlıların nüfus, kültür ve devlet gelenekleri konusunda "Osmanlı-Selçuklu Ilişkisi" teorisini ileri sürmektedirler. Ancak, bu bilim adamları arasında da Osmanlı Dev leti'nin ilk dönem toplumsal yapısı üzerinde bazı tartışmalar mevcuttur.KÖPRÜLÜ, bu konuda, aşiretsel karakterin daha etkili olduğunu iddia ederken; WİTTEK ise toplum yapısında özel bir sınır kültürü ile beraber, uç toplumu olmanın etkili olduğuna inanmaktadır.WlTTEK, gerçekte, Osmanlı Devleti'nin sosyo-politik yapısını -temel olarak- İslami sınır organizasyonu geleneğinin belirlediğini ve fetihlerle yeniliklerin dinamizmini de, yine Islami bir gelenek olan "gaza" anlayışının kazandırdığını düşünmekteydi.Her iki bilim adamı da, Türkmenlerin bu sosyo-politik yapıdaki merkezi rolü üzerinde ve kırsal göçebelik üzerinde durmuş, fakat kuruluş dönemlerinde bu toplmun yapsını ve içsel değişimlerini incelemeğe yanaşmamışlardır. KÖPRÜLÜ'nün temel çalışması, 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu'daki sosyo-dini yaşamı anlatır. Bir çok çarpıcı konuyu açıklıyorsa da, bu eser, toplumun nasıl olup da bir devlet haline dönüştüğünü veya Osman Gazi'nin nasıl askeri politik bir lider olabildiğini cevaplamamaktadır.
İlk dönem Osmanlı gelenekleri-bu açıdan-detaylı ve çözümsel olarak incelenmemiştir. Bu çalışmada ilk olarak, göç ve nüfus baskısının bir neticesi olan sınırdaki değişimleri; ikinci olarak da, 13.yüzyılın sonlarında bu beyliğin bir devlet haline dönüşmesindeki temel faktörleri inceleyeceğim.
MOGOL İSTİLASI NETİCESİNDE BATIYA TÜRK GÖÇÜ(1221-1300) VE OSMAN GAZİ'NİN ORTAYA ÇIKIŞI
Türklerin, Batı Anadolu'ya düzenli olarak yerleşmeleri, Moğol istilasının son dönemlerinin incelenmesiyle açıklanabilir. Bu görüşün doğruluğunu kanıtlayacak yeterli tarihsel belge vardır. Zira bu istila, hem göçebe hem de Maveraünnehir (Semerkand), Iran ve Azerbeycan'daki yerleşik Türkmen nüfusunun Anadolu'ya göç etmelerine neden olmuştur. 1235'de Moğol tabiyetini tanıyan,1243'de Baycu idaresindeki Moğol kuvvetlerince Orta Anadolu bölgesi istila edilen ve 1277'den sonra da doğrudan Moğol hakimiyetine bağlanan Anadolu'da, Moğol idaresinin yaygın olarak nüfuz kazanmasıyla başlayan ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin batı sınırları yönündeki büyük nüfus hareketleri, 13. yüzyıl boyunca devam etmiştir.