ziberkan
Super Moderator
Dünya coğrafyasında yer alan her devletin bir tarihi, bir kültürü, sınırı belli olan toprağı, yönetim biçimi, dili ve milli marşı gibi kendine has değerleri vardır. Bu değerler halk tarafından benimsenen, kabul edilen gerektiğinde uğrunda canını feda edebileceği özelliğe sahiptir. işte milletimizin maruz kaldığı milli mücadele yıllarının o zor ve heyecanlı günlerin imanlı havasını ve manasını terennüm eden ve kalplere kuvvet heyecan veren; Mehmet Akif ERSOY tarafından yazılıp milletimize ağan edilen İSTİKLAL MARŞI 12 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafın::an kabul edilmiştir. Büyük Milli Şairimiz istiklal Marşımızın ve Sefahat destanımızın yazarı ehmet Akif ERSOY, bizler için, her bakımdan örnek bir şahsiyettir. anlı ve ahlaklı hayatı, mert ve sarsılmaz karakteri ile bu büyük adam, :: ımızın gerçek bir temsilcisi olmuştur.
I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin yenik düşmesi ve Mondantlaşmasının imzalanmasıyla vatan toprağı 1918'den itibaren işgale uğramıştır. Bunun üzerine uzun ve parlak bir geçmişe sahip milletimizi Milücadele ruhuyla bir bağımsızlık hareketine girişmiş ve bunda da başaolmuştur. İşte bu yüce mücadelelerin ifadesi olan istiklal Marşı, milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahiptir. istiklal marşıarı, milletlerinin tarihi ve kültürel birikimlerini, milli karakterlerini ve ulusal kurtuluş mücadelelerini özetleyen kutsal marşıardır. Büyük Türk Milleti, koskoca bir devletten sonra yurdunu işgal eden düşmandan, elinde kalan son kara parçasını da büyük ve kanlı bir mücadeleden sonra kurtarmayı başarmıştır.
Her milletin bir istiklal Marşı olduğu, Türk milletinin de bir istiklal Marşının bulunması gerektiği fikri üzerine TBMM tarafından bir "Milli Marş" yazılması için zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver başkanlığında bir heyet kurulmuş ve bir yarışma açılmıştır. Komisyona yaklaşık 724 şiir gelmesine rağmen hiçbiri layık görülmemişti. Dostları ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tanrıöver, istiklal marşının Akif tarafından yazılmasını istemektedirler. Ancak Akif, sürecin yarışma biçiminde düzenlenmesi sebebiyle katılmayı düşünmemekte, nihayet beş yüz liralık para mükafatını da böylesi onurlu bir iş için uygun bulmamaktadır. Neticede, (Hasan Basri çantay'ın da özel çabasıyla) ikna edilir, mükafatın başka bir yere bağışlanabileceği bildirilir; bu gelişmelerden sonra Aki Marşı kaleme alır. 12 Mart günü TBMM'de Tanrıöver tarafından okunan şiiri bütün milletvekilleri ayakta dinlerler; her kıta, hatta bazen her mısra arkasından heyecanla alkışlarlar, nihayet istiklal Marşı olarak kabul ederler. Akif Ersoy, millete adadığı bu şiirin şairi olarak artık kendini görmez ve istiklal Marşını Safahat kitabına almaz. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda "Çünkü onu milletimin kalbine gömdüm," der.
Hayatının sonlarında milli mücadele ile ilgili bir sohbette söz istiklal marşına geldiğinde büyük şair şunları söylemiştir: "istiklal Marşı o günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir facialar karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde kurtul':lş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam,. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur." 9 Eylül 1922'de yurdumuz düşmanlardan temizlendikten sonra, sıra istiklal Marşımızın bestelenmesi işine geldi. Daha önce düzenlenen yarışma savaş şartları nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. istiklal Marşımız, Ankara'da ve istanbul'da değişik bestelerle çalınmaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa, Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesinin güzel olduğunu duymuştu. Sanatçı Osman Zeki ÜNGÖR, Ankara'ya çağırıldı. Mehmet Akif'in güftesi, Atatürk'ün önünde, Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesine göre seslendirildi. Atatürk ve diğer dinleyenler bu besteyi çok beğendiler. O günden beri Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesi Türk Milli Marşı olarak kabul edilmiştir. istiklal Marşımız, gerek şiir, gerekse ezgi olarak yıllardır milletimizin göğsünü kabartmaktadır. Zor günlerde milletimizin moral kaynağı olmuştur. İstiklal Marşımızın gerek şiir, gerekse ezgi (müzik) olarak doğru söylenmesi çok önemli ve hassas bir gerekliliktir. Eksik veya yanlış söylenmesi anlamını da zedelemektedir. İstiklal Marşımızın, gerek şiir, gerekse beste olarak çok zengin bir anlamı vardır. Bu anlam içinde ulusal kurtuluşumuz, sonsuz egemenliğimiz, kahramanlığımız, eşsiz anlatımlarla ifadesini bulmaktadır. İstiklal Marşımız; kalbimizdeki ortak duygu ve heyecan, bileklerimizdeki güç, göğüslerimizde atan coşkulu yürek ve alınlarımızda parıldayan gururdur.
I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin yenik düşmesi ve Mondantlaşmasının imzalanmasıyla vatan toprağı 1918'den itibaren işgale uğramıştır. Bunun üzerine uzun ve parlak bir geçmişe sahip milletimizi Milücadele ruhuyla bir bağımsızlık hareketine girişmiş ve bunda da başaolmuştur. İşte bu yüce mücadelelerin ifadesi olan istiklal Marşı, milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahiptir. istiklal marşıarı, milletlerinin tarihi ve kültürel birikimlerini, milli karakterlerini ve ulusal kurtuluş mücadelelerini özetleyen kutsal marşıardır. Büyük Türk Milleti, koskoca bir devletten sonra yurdunu işgal eden düşmandan, elinde kalan son kara parçasını da büyük ve kanlı bir mücadeleden sonra kurtarmayı başarmıştır.
Her milletin bir istiklal Marşı olduğu, Türk milletinin de bir istiklal Marşının bulunması gerektiği fikri üzerine TBMM tarafından bir "Milli Marş" yazılması için zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver başkanlığında bir heyet kurulmuş ve bir yarışma açılmıştır. Komisyona yaklaşık 724 şiir gelmesine rağmen hiçbiri layık görülmemişti. Dostları ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tanrıöver, istiklal marşının Akif tarafından yazılmasını istemektedirler. Ancak Akif, sürecin yarışma biçiminde düzenlenmesi sebebiyle katılmayı düşünmemekte, nihayet beş yüz liralık para mükafatını da böylesi onurlu bir iş için uygun bulmamaktadır. Neticede, (Hasan Basri çantay'ın da özel çabasıyla) ikna edilir, mükafatın başka bir yere bağışlanabileceği bildirilir; bu gelişmelerden sonra Aki Marşı kaleme alır. 12 Mart günü TBMM'de Tanrıöver tarafından okunan şiiri bütün milletvekilleri ayakta dinlerler; her kıta, hatta bazen her mısra arkasından heyecanla alkışlarlar, nihayet istiklal Marşı olarak kabul ederler. Akif Ersoy, millete adadığı bu şiirin şairi olarak artık kendini görmez ve istiklal Marşını Safahat kitabına almaz. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda "Çünkü onu milletimin kalbine gömdüm," der.
Hayatının sonlarında milli mücadele ile ilgili bir sohbette söz istiklal marşına geldiğinde büyük şair şunları söylemiştir: "istiklal Marşı o günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir facialar karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde kurtul':lş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam,. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur." 9 Eylül 1922'de yurdumuz düşmanlardan temizlendikten sonra, sıra istiklal Marşımızın bestelenmesi işine geldi. Daha önce düzenlenen yarışma savaş şartları nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. istiklal Marşımız, Ankara'da ve istanbul'da değişik bestelerle çalınmaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa, Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesinin güzel olduğunu duymuştu. Sanatçı Osman Zeki ÜNGÖR, Ankara'ya çağırıldı. Mehmet Akif'in güftesi, Atatürk'ün önünde, Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesine göre seslendirildi. Atatürk ve diğer dinleyenler bu besteyi çok beğendiler. O günden beri Osman Zeki ÜNGÖR'ün bestesi Türk Milli Marşı olarak kabul edilmiştir. istiklal Marşımız, gerek şiir, gerekse ezgi olarak yıllardır milletimizin göğsünü kabartmaktadır. Zor günlerde milletimizin moral kaynağı olmuştur. İstiklal Marşımızın gerek şiir, gerekse ezgi (müzik) olarak doğru söylenmesi çok önemli ve hassas bir gerekliliktir. Eksik veya yanlış söylenmesi anlamını da zedelemektedir. İstiklal Marşımızın, gerek şiir, gerekse beste olarak çok zengin bir anlamı vardır. Bu anlam içinde ulusal kurtuluşumuz, sonsuz egemenliğimiz, kahramanlığımız, eşsiz anlatımlarla ifadesini bulmaktadır. İstiklal Marşımız; kalbimizdeki ortak duygu ve heyecan, bileklerimizdeki güç, göğüslerimizde atan coşkulu yürek ve alınlarımızda parıldayan gururdur.